Karl der Große - Büyük Kral
Als ich an der Universität im Literatur und Geschichte Seminar war, habe ich über Germanen und Karl der Große etwas gelernt. Dann habe ich eine Geschichte über Karl der Große abgefasst.
Wer ist Karl der Große?Karl der Große (lat. Carolus Magnus bzw. Karolus Magnus, französisch und englisch Charlemagne; wahrscheinlich 2. April 747 oder 748;[1] † 28. Januar 814 in Aachen) war von 768 bis 814 König des Fränkischen Reichs (bis 771 gemeinsam mit seinem Bruder Karlmann I.). Er erlangte am 25. Dezember des Jahres 800 als erster westeuropäischer Herrscher seit der Antike die Kaiserwürde, die mit ihm erneuert wurde. Der Enkel des Hausmeiers Karl Martell war der bedeutendste Herrscher aus dem Geschlecht der Karolinger. Das Frankenreich gelangte unter ihm zu seiner größten Ausdehnung und Machtentfaltung. Diese Geschichte ist auf Türkisch auch. Tarihler M.S. 747, Nisan ayının ilk haftaları büyük roma imparatorluğu her zaman ki ihtişamıyla ayakta durmaktaydı. Romalıların ilkel ve barbar halklar diye nitelendirdiği Cermenler yüz yıllardır ormanlara ve bataklıklara hükmediyorlardı. Geniş omuzlu, uzun boylu, savaşçı ve göçebe Cermenler yine dağınık halde göçer dururlarken dönemin Büyük Roma İmparatorunun canı sıkılıyordu. Tarihin en büyük ihtişamlı ordularına sahip Roma, Cermenleri artık çekemez olmuştu.
8. y.y'ın başlarıydı ve orta çağ Avrupa'sında bir milletin var oluşuna adımlar atılmaktaydı. Orta çağ Avrupa'sında barbar diye adlandırılan ve biz Türklere çok benzeyen Cermenler şuan ki Almanya ve Fransa topraklarında yaşıyorlardı. Hıristiyanlık ve Papazların etkisi yüz yıllardır Roma İmparatorluğunda devam etmekteydi. Henüz bütün Cermenler bu dini benimsememiş ve hala kendi (pagan) çok tanrılı dinlerine inanmaktaydılar. Almanların atası olarak kabul edilen Cermenler'in döneme ait krallığı Krolenj'di.
2 Nisan 747 (M.S) sabahıydı. Toz renkli koyu bulutlar bütün Belçika semalarını kaplamıştı. Bölgenin henüz pek gelişmemiş Aachen köyün de bir sessizlik hâkimdi. Krolenj Krallığın da bu sessizlik bütün krallığı sarmış sadece Cermen kızlarının uzun ve narın saçlarıyla süzüle süzüle ağaç aralarında gezmeleri duyulmaktaydı. Krolenj Kralı Pepi henüz güneşin tam tepede selam durmadığı o vakitlerde ava çıkmak için yollara koyulmuştu. Güneş o bulutlu Aachen sabahında bulutların arasında bir müjdeyi haber verircesine parıldamaktaydı. Güneş tam tepede bulutları dağıtmışken bir den sarayda bir heyecan, bir heybetli bağrışmalar ve kraliçenin feryatları duyuluyordu. Öğle feryat ediyordu ki Cermen halkının feryadı ve bir o kadar da kutlu doğumun habercisiydi. Sokaklar bir anda kalabalıklaşmış sessizlik saraydan gelen erkek çocuğunun ağlamalarıyla sarsılmıştı. Kral (kısa) Pepe avını sıkıştırdığı sırada habercinin arkasında belirmesi bir olmuştu. Kral pepe avını vurmasıyla haberi işitmesi de bir olmuştu ki avı bırakır bırakmaz saraya koşmuştu. Aachen de büyük bir heyecan hâkimdi. Fakat fazla uzun sürmemişti bu. Cermenler bir kaç ay içerisinde Kral adayı Karl’a alışmış ve hatta unutmuşlardı bile... Yıllar geçti Karl genç yaşlarına geldiğinde Cermenler biz Türkler gibi asker bir millet olmuş ve Kahraman yiğitler yetiştirmeye başlamıştı. Karl askeri ilimlerin dışında diğer Cermenlere nazaran edebiyat ve sanat alanında da kendini geliştirmekteydi. Henüz çok genç denebilecek yaşlardayken Karl, babası pepenin kararlarını sarayın avlusunda işitmekteydi. Kral Pepe ülkenin yönetimini iki oğlu arasında paylaştırmak isteğini ve bunun büyük bir emir olduğunu belirtiyordu. Tarih büyük bir kralın doğuşuna sahne olmaya hazır mıydı? Neler bekliyordu Cermen halklarını? Biz Türker’de de böyle kahraman Liderler gelmemişimiydi? Cermenler Türk hakanı Atilla'yı oldukça iyi tanımaktaydılar ki o bu yıllarda Roma’ya meydan okumaktaydı. Krolenj Krallığı sadece Cermenleri değil Franklarında büyük bir kısmını himaye etmekteydi. "Karl der Grosse" kardeşinin ölümüyle bütün ülkeyi tek başına yönetmeye başladı. Geceler onun için oldukça rahatsız edici geçiyor her uyku öncesi düşüncelere dalıyordu. Sürekli farklı planlar kuran Karl der Grosse, Roma İmparatoru olma hayallerindeydi. Bunun gerçekleşmesi için Papanın desteği kesin şarttı. Karl der Grosse artık bütün Frankların kralıydı. Karl der Grosse Frankları ve Cermenleri çok farklı bir yola sokmaya hazırlanırken Cermen halkları bundan habersiz barbar yaşamlarına devam etmekteydi. Karl der grosse; Ey kahraman askerlerim, büyük halkım ufukta hayat bizi bekliyor. Var mısınız benimle ufuklara yol almaya? Halk şaşkın bakışlarla Karl der Grosse'ye bakıyor ne olacaklarından habersiz baş sallamaktaydılar. Bulutlar Frankenkeich'da boy göstermişken Roma heybetli köle savaştırma gösterileriyle meşguldü. Karl der Grosse çok geçmemişti Lombardia ve Saksonya'yı topraklarına katmış sağlam adımlarla Büyük İmparatorluğa yol alıyordu. İmparatorluğa adım atmaya az kalmıştı. Karl der Grosse batıda Müslüman Endülüslerle Doğuda Gök Tanrı İnancında Kahraman Türk-Avarlarla çarpışmaktaydı. Avarlarla çarpışmalar Macarlarla da boy göstermişti. Karl der Grosse bu tarihler de büyük savaşlar kazanıyor halkının beğenisini fazlasıyla kazanıyordu. Bir gün saray duvarlarında gezinen Karl der Grosse, gökyüzüne baka kalmıştı. Gökyüzünde mavi bir boşluğu ve bu boşluğun beyaz bulutlarla kaplandığını görünce hayal dünyalarına dalıp gitti. Yardımcılarından birisi yavaş adımlarla Kral Karl'ın yanına yaklaşıyordu. O kadar derinlere dalmıştı ki yardımcısının geldiğini hatta bir kez; "Efendim" diye seslendiğini dahi duymamıştı. Yardımcı tekrar "Efendim" diye seslenince bir anda kendine gelmiş ve büyük heybetle "Büyük bir İmparatorluk bizleri bekliyor hazır ol ey Roma İmparatorluğu" diye haykırmıştı. Yıllar içerisinde birçok prensliği, Dukalığı ve Derebeyliği topraklarına katmış bir çok halkı himayesine almıştı. İlk önce Köln'e giderek kendini Alsace-Lorraine, Akitanya, Bretenya ve Cenova Kralı ve Bohemya Prensi ilan etti. Daha sonra yeni fetihler yaparak Aachen'de kendini Amsterdam, Rotterdam, Frizye, Gelderland, Frankfurt ve Münih Kralı ilan etti. Karl der Grosse birçok devleti himayesine aldı. Artık büyük bir güç ve dev bir devlet olma özelliği taşıyordu. Bu kadar büyük olmasına rağmen, bir çok halkı onu İmparator olarak adlandırıp hayranlıklarını gösterirken, o hala kendini öğle görmüyordu. Roma İmparatorluğu hep aklını almış ve o hayallerle günlerini geçirmişti. "Papa" evet papa. Karl bunu iyi biliyordu. Bu yüzden bir sabah en güvenilir elçisini görevlendirip Papa'ya gönderdi. Fakat papanın, Karl der Grosse'nin tekliflerini kabul edip onun yanında olması için Hristiyanlığın önemini de iyi biliyordu. Karl der Grosse ülkenin dört bir köşesinde Hıristiyanlaştırma çalışmaları yürütmüş, akın akın Hıristiyanlığa halkının girmesini sağlamıştı. Artık ülkede oldukça fazla Hıristiyan bulunuyordu. Yıllar geçti. Karl der Grosse Endülüs Müslümanlarına karşı karşıya. Ordular hazır. Silahlar hazır. Karl der Grosse büyük bir yok etme planlarında. Cermenler şahlanmaya hazır. İlk ok Karl der Grosse'nin Emri ile atılmış ortalık kan gölüne dönmüştü bile. O kadar heybetli bir harp yaşanıyordu ki bulutlar bile kaçışmışlardı. Müslüman Endülüs Orduları şehit düşerken savaşın yenilen tarafı Karl der Grosse olmuştu. Yenilgiyle sonuçlansa bile harp, Karl der Grosse ve ordusu Endülüsleri Ebro Irmağına kadar sürmeyi başarmıştı. Bu başarılar Karl der Grosse'yi Batı Avrupa'nın en büyük Hükümdarı yaptı. 25 Aralık 800 yılında Karl der Grosse Vatikan'da Papanın huzurundadır. San Pietro Bazilikası'nda Papa'nın elinden imparatorluğu tacını giymeyi başaran Karl der Grosse bunu Kostantinpolis'in de kabul etmesini ve tanımasını sağladı. Artık Karl der Grosse Roma İmparatoru ve kurduğu devlette Roma İmparatorluğu'nun varisi sayılıyordu. Roma İmparatorluğuna ulaşan Karl der Grose rahat durmadı. Kuzeye seferler düzenleyip Şuan ki Almanya topraklarını fethetti. Karl der Grosse Sakson, Anglo, Cermen ve Got kabilelerinden askerler toplayarak orta boy bir ordu kurdu. Ordular büyük bir hazırlık ve kuşanma içerisindeler. Karl der Grosse devrin büyük adımlarından birini daha gerçekleştirmeye hazırlanıyordu. Bütün gece dinlenmek için çekildiği sarayında düşüncelere dalmış ve o gece uyku dahi tutmamıştı. İmparatorluğundan sonra adının yüz yıllarca anılacağından habersiz gibi görünse de bunun farkında gibiydi. Sabahın erken saatlerinde yola çıkan askerler uzun günler yollarda ömür tüketmişti. Artık asker sabırsız düşmanı görmek ve nefretle saldırmayı bekliyordu. Cermen ve Frank Halkları refah içinde yaşam sürerken Karl der Grosse büyük bir fatih olma yolunda ilerliyordu... Aylar süren büyük savaşlar sonunda son bulmuştu. Askerler yorgun ama sevinçliydi. Karl der Grosse, Fransa ve Avusturya'yı fethetmişti. Artık o büyük bir imparatordu. Roma İmparatoru, Sakson, Frank, Lombard, Anglo, Cermen, Got ve Slav Kralıydı. Yıllar sonra Karl der Grosse yaşlanmış ve tahtını bırakmaya, oğullarına devretmeye hazırlanıyordu. O artık "Büyük Kral" devrin en büyük İmparatoru olmuş bütün Cermen halklarını tek bir bayrak altında toplamayı başaran ilk ve tek Hükümdardı. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu adında Cermenlerin tümünü himaye etmeyi başaran Karl der Grosse, 813'te oğlu I.Louis'e doğduğu memleket olan Aachen'da taç giydirdi. 825 yılına kadar genişleyen İmparatorluğu oğlu I.Louis''e vermeye hazırlanıyordu. Kral Naipliklerini de oğullarına vermeyi düşünüyordu. Her şey hazırdı fakat 823'te ileride II. Charles adıyla anılacak dördüncü oğlunun doğumu bütün planları altüst etmişti. Fazla uzun sürmedi. Tedirgin günler anlara ve sonrasında Charles ile babalarına karşı bir yapılanmaya dönüştü. Diğer kardeşler Charles ve Babalarına karşı birleşince yıllarca süren savaşlar, çatışmalar sürüp gitti. 840'yıllarıydı. Louis istediği çözümü oğullarına kabul ettiremeden yataklara düşmüştü. Bir gece ölüm haberi sarayda yankılanıyordu. Louis'in ölümünden 3 yıl sonra oğulları Verdun antlaşmasını yaparak İmparatorluk topraklarını 3 krallığa böldüler. O yıllardan sonra İmparatorluk sıfatını önce I. Lothar sonra ise I. Ludwig almıştı. Cermenler durgun günlere alışmaya başlamışlardı. Eski heybetli savaşlar, büyük başarılar duyulmuyordu artık. Ülke topraklarının sınırı İtalya sınırıyla kalırken diğer kalan tüm topraklarda Vikingler boy göstermişti. Yağmalar almış başını gidiyordu. Vikinglerin yağmacı yaklaşımları fazla uzun sürmemişti. Fakat halkta derin izler bırakmıştı ki Müslümanların bu topraklara gelmesi huzuru değil vahşeti getirecek diye korkuluyordu. Müslümanları halk istemedi. Vikingler gibi görüp onlardan uzak kalmayı yeğledi. Sorunlar bu kadar mıydı? Değildi. Bir diğer sorun da krallık görevlilerinin bağımsızlıklarını ilan etmeleri idi. Bu koşullarda Papalar imparatorluk tacını önce II. Charles'a (875-877), sonra da III. Charles'a (881-887) verdilerse de, imparatorluğun gücü sıfıra inmişti. 888 yılından sonra artık İmparatorluk unvanı daha verilmez oldu. Bu yıllar genel bir parçalanma yılıydı. Halk kendi hayat yaşamlarını düşünmeye başlamış umutlarını değil, günü kurtarmanın derdine düşülmüştü. Bu aşamada feodal adı verilen bir toplum yapılanması ortaya çıkmıştı. Bu iktidarlığın Derebeylere geçmesiydi. Artık bölgesel topluluklarda küçük koloniler oluşmuştu. Çevresi geniş olan ve yetkin olanlar iktidarı, gücü elinde bulunduruyordu. Her şey geriliyordu. Aslında halk öğle görüyordu. Fakat yüzyıllar sonra anlaşılacağı üzere Karl der Grosse'nin düşünce ve sanat alanında başlattığı Karolenj Rönesanssı alabildiğine gelişmekteydi. 900'lü yıllarda pek bir etkisi kalmayan İmparatorluk yerini tamamen Feodal yönetimlere bırakmıştı. 740'lı yıllarda başlayan ve Almanların kaderini yazan koca bir İmparatorluğun İmparatoru Karl der Grosse, artık gelmeden önceki sabahlara, günlere bırakmıştı Avrupa topraklarını... |
Değerlendirme: 5.0/1 |
Sayaç: 2501 | Ekleyen: jungnet | |
Toplam Görüş: 0 | |