Meçhul Adam Kayıp Irk - Unbekannter Mann, verlorene Nation.

Diese Geschichte ist fantastische Geschichte und enthält Vampire, Wölfe und sehr gefährliche Kreaturen. Die Geschichte ist auf Türkisch. 
 
Ay dolunay halini henüz almıştı. Frankfurt sokaklarında bir sessizlik hâkimdi. Gecenin karanlığında esen rüzgâr sessizliği bozuyordu. Karanlık sokakların hâkimleri bilinmeyen şahsiyetleriyle yine iş başındaydı. Gece eğlencesinden henüz geri dönen ve hızlı adımlarla evine doğru yürüyen bir bayan. Sarı saçlı, mavi gözlü, 19-20 yaşlarında bir bayan, sessizliğin doruğunda adım, adım ilerliyor. Karanlığı aydınlatan ay ışığı, birazdan olacakların habercisi misali, göz kırpıyordu Frankfurt semalarında. Mavi gözlü sarışın, evine birkaç metre yaklaşmışken arkasından birilerinin onu takip ediğini fark etti. Arkasına dönüp “kim var orada’’ diye seslendiğinde, ne bir kimse vardı, nede bir ses. Bir süre sonra arkasına döndüğünde evinin kapısına, kapısının üzerine çizilmiş bir işareti fark etti. Kapıda kanlarla yazılmış “ V ” işareti bulunuyordu. Evinin merdivenlerine tam adım atacağı anda omuzlarından birinin tuttuğunu, sağ boynunda bir acı hissetti. Kapısının arkasında duran bir gölgeyi gördüğünde bedeni tamamen uyuşmuştu. Neler oluyordu?
 
Frankfurt sabaha yine faili meçhul kanlı cinayetlerle uyanmıştı. Sokaktan geçenlerden hiç birisi, kendi evinin kapısı önünde kanlar içinde yatan mavi gözlü, sarı saçlı güzele bakmıyor ve ilgilenmiyordu. Polis bir eve olayı görüp, görmediklerini soruyordu. Öğlene kadar sokaklardan kaldırılan cesetler ve temizlenen cinayet delillerinden sonra, Frankfurt’ta hayat aynı ritmine dönmüştü. Taki bir sonraki günün gece yarısında gölgeler tekrar meçhul adımlarla ilerleyene kadar. Frankfurt alışmıştı bu manzaralara. Gece dışarı çıkmanın, Tanrı’nın cezalandırması diye düşünülüyordu. Bir kişi hariç. Kara elbiseli, kara peçeli Meçhul Adam. Geceleri dışarıda gezmeyi adet haline getiren bu adam her şeyin farkındaydı. Cinayetleri kimin işlediğini de iyi biliyordu. Akrabaları meçhul cinayete kurban giden bazı insanlar emniyet güçlerine başvuruyorlardı. Lakin asla bir cevap alamıyorlardı. Komiser Antonio her sabah en az üç kişinin bilinmeyen bir cinayetle kurban gittiğini duyduğunda, istifini bozmazdı;
>>>Tamam<<< diye yanıt verirdi. Ve adamları için de artık sıradandı. Hatta bazen bilinmeyen cinayetlerden eksik haber verildiğinde o sayıyı hep doğru tahmin edebiliyordu. Onun bu haline diğer polisler; bilge komiser diye övgüler yağdırıyorlardı.

Günler gelip geçiyordu. Frankfurt’ta bir tane kitap vardı. Sahibi bir yazar olan bu kitapçıya ayda sadece bir ya da iki kişi uğrardı. Geçimini emekli maaşıyla karşılayan yazar Hans bu kitapçıyı hobi olarak işletiyordu. Boş zamanlarında da birkaç bir şey yazmaya çalışıyordu. Son birkaç gündür Komiser Antonio ‘nun tahminleri tutmaz olmuştu. Artık tahmin ettiği sayının bir fazlasını duyuyordu. Öncelikli boyunlarından ısırılarak öldürülen kişilerin dışında kafaları gövdelerinden ayrılmış insanlarda görmeye başladı. Şüphelerle dolu Komiser Antonio, belediye başkanı Markuz’un yanına gitti. Sert ve öfkeli adımlarla belediye başkanı Markuz’un odasına giren Komiser Antonio, kapıyı çalmadan içeri daldı. Komiser Antonia, sert bir üslupla;
>> >Benimle dalgamı geçiyorsun sen.  Ne yaptığını sanıyorsun<<< diye çıkıştı. Şaşıran başkan Markuz ayağı kalktı. Şaşkın bir şekilde;
>>>Neden bahsediyorsun sen <<< diye sordu. Komiser;
>>>Neden yanlış posta atıyorsun. Dört ölü var diyorsun, adamlarım 8 tane buluyor. Taktik mi değişti. Ne cüret bu.  Kafa kesme de neyin nesi? <<< diyerek hızla başkanın yakasına yapıştı.
Başkan sakin bir şekilde;
>>>Bak dostum dört kişi doğru ve boyunları ısırık şeklinde cansız bedenleriyle sokakların en kuytu köşelerine bırakılmış. Diğer üçü ise meçhul. Kafa kesme ise belirsiz. <<<diye yanıt verdi. Ardından ekledi;
>>>Ayrıca üç günde altı kişi kayıp olduğundan haberin var mı?<<< diye soru sordu.
Komiser şaşkın ve düşünceli bir halde;
>>>Hayır. Haberim yok. Neler oluyor. Bizimde kontrolümüz dışında gelişmeler oluyor. <<< diye mırıldanıp koltuğa oturdu. Biraz muhabbet ve bira tokuşturmadan sonra Komiser Antonio ofisine gitti.

Güneş henüz batmamıştı. Karanlık yavaş, yavaş Frankfurt semalarında beliriyordu. 18-20 yaşlarında siyah ve uzun saçlı, kömür gözlü bir bayan, siyah elbiseler içinde Frankfurt’un tek kitapçısı olan Yazar Hans’ın kitapçısına girdi. O sırada elinde kara kapaklı bir kitap okuyan yazar Hans, bu güzel bayanı görünce kitabı masanın üzerine bırakıp güler yüzle onu karşıladı. Kibar ve nazik sesiyle;
>>>Merhaba hoş geldiniz ne arzu edersiniz?  <<<diye sordu. Kömür gözlü güzel kız, kitaplara göz gezdirirken;
>>>Merhaba, hoş bulduk benim adım Maria, Maria Tomson. Buyara yeni taşındık. Kitap bakıyordum<<< diye cevap verdi. Yazar Hans;
>>>Burada tek kitapçı bursadır. Ne tür kitaplar okursunuz.<<<diye sordu. Bir süre sessiz kalıp yanıt vermeyen Bayan Maria ‘nın aniden gözü biraz önce Bay Hans ‘ın okuduğu kitaba ilişti. Kitabı eline alıp meraklı bakışırlarıyla Bay Hans’a dönüp;
>>>Bu nasıl, ne hakkında? <<<diye sordu. Hans kitabı elinden alıp;”Kayıp Irk adlı bu kitabın insanlar arasından gizli bir yaşam süren ırk hakkında” olduğunu söyledi. Maria;
>>>Ah öyle mi, ne ilginç. Bunu alabilir miyim?<<<diye sordu. Hans;
>>>Üzgünüm fakat o satılık değil. <<<dedi ve devam etti.
>>>Ayrıca bakın karanlık çöktü sayılır. Artık evinize gitmelisiniz. Burası bu saatte sizin için uygun değil. <<<
Maria, dalga geçer bir tavırla;
>>>Aa evet duydum. Geceleri faili meçhul cinayetler oluyormuş. Ninem, o cinayetleri insan olmayan varlıkların yaptığını söylüyor.  Ama ben buna hurafe diyorum. <<< dedi ve kitaplara göz atmaya devam etti.
Hans tedirgin bir şekilde;
>>> Olmaz gidin bayan burası tehlikeli.<<< dedi. Fakat Maria dinlemiyordu onu. Sert bir şekilde;
>>>Aradığım ya da beğendiğim bir kitabı almadan hiçbir yere gitmeyeceğim <<<diye yanıt verdi.
Hızlı hareketleriyle kapıyı kapatan Hans, aniden Işıkları da kapattı. Fazla sürmeden dışarıdan gölgeler fark eden Hans, Maria’ya susmasını işaret edip masasına oturdu. Yarım bıraktığı kitabına devam etti. Maria sakince masaya yaklaşıp;
>>>Hey dışarıda bir şeyler oluyor neden müdahale etmiyorsun. <<<diye sorduğunda Hans ona hiç cevap bile vermedi. Kapıyı açıp çıkmaya çalışırken Maria, Hans tarafından alaycı bir tavırla uyarıldı.
Hansı dinlemeyen Maria kapıdan çıkarken Hans’ın ”Sorumluluk ben de değil” dediğini işitmişti.
Bir süre evine doğru yürüyen Maria birisinin onu takip ettiğini fark etti. İzini kaybettirmek için farklı yollara sapan Maria, kendisinin kaybolduğunu çok geçmeden anladı.
Her taraf karanlıktı. Civarda kimseler yoktu. Kendisini siyah elbiseler içinde, hızlı adımlarla ilerleyen bir adam takip ediyordu. Simasını karanlıkta göremiyordu. Bir binanın arasına girmeden son kez arkasına baktığında, kendisini takip eden adamın gözlerinin parıltısı dikkatini çekti. Sonu meçhul bir sokağın üzerindeydi. Sağ tarafı yüksek duvarlarla kaplı bir sokakta yapa yalnızdı. Sol tarafında bulunan bina terk edilmiş gibiydi. Bir süre sonra Maria’nın bulunduğu sokakta beliren siyah elbiseli kişi hızla Maria’nın üzerine doğru yaklaşıyordu. Maria korku içerisinde aniden bilmediği karanlık sokağa doğru olabildiğince hızlı koşmaya başladı. Kalbi o kadar hızlı çarpıyordu ki arkasına dahi bakmaya cesaret edemiyordu. Kedisini takip edenin de koştuğunu ayak sesleriyle anlamıştı.  Bir süre koştuktan sonra cesaretini toplayıp arkasına baktığında, gözleri buz beyazı gibi parlayan, bir köpek misali parmaklarının ve dişlerinin vahşi görüntüsüyle karşılaştı. Bu insan görünümlü mahlûk, önce duvara ardından Maria’nın üzerine saldırdı. Sırtına ağır bir darbe yiyen Maria aniden yere yığıldı. Üzerine atılan ve farklı bir mahlûka benzeyen bu yaratık onu ısırmaya çalışıyordu. Korkuyla hızlı çarpan kalbi artık yorgun düşmüştü. Kendisini artık bu vahşi mahlûkun ellerine bırakmıştı. Kendisini Salı veren Maria, boynunda derin bir sıcaklık hissettiğinde, Bay Yazar Hans’ın haklı olduğunu, dışarıya çıkmaması gerektiğini anlamıştı. Ama artık çok geç diye düşünüyordu. O bu düşünceler içerisindeyken, saldırganın bir süredir hareketsiz kaldığını fark etti. Hızlı bir hareketle üzerindeki mahlûku itip, duvar kenarına çekildi. Etrafta kimseler yoktu, siyah elbiseli ve kara peçeli Meçhul Adam’dan başka. Birkaç adım öteden hafif adımlarla yaklaşan Meçhul Adam biraz önce sırtından hançerlediği mahlûkun sırtındaki gümüş kaplı hançerini alıp elindeki kâğıt parçasını Maria’nın önüne attı. Geldiği gibi hafif adımlarla uzaklaşırken Meçhul Adam, Maria onu seyrediyordu meraklı bakışlarıyla. Kâğıdı alıp koşmaya başlayan Maria, eve varıp adasına girinceye kadar onu açmadı. Yatağına uzanıp kâğıdı açtığında; “ Yarın sabah saat 9.00’da Yazar Hans’ın kitapçısına gelmesi gerektiği” yazıyordu gizemli kâğıtta.
Frankfurt semalarında ki karabulutlar yerini soluk bakışlı bulutların göğü kapladığı düne bırakmıştı. Maria, Hans’ın kitapçısına giderken, Komiser Antonio ve Belediye Başkanı Markuz, emniyette faili meçhul cinayetlerden bahsediyorlardı. Komiser Antonio sert üslubuyla;
>>>Neslimizin ne halde olduğunu görmüyor musun? İddiaların hep boş çıkıyor. Kayıplar, başları gövdelerinden ayrılmış ya da sırtlarından hançerlenmiş vaziyette bulunuyor.<<< diye Başkan Markuz’e bağırıyordu. Başkan Markuz şaşkın halde;
>>> Ne olduğunu bilmiyorum. Ama bu işte bir şeyler var. Kontrol dışı olaylarda halk yeni bir efsaneden bahseder oldu. Gece bekçilerinin dilinde hep aynı şey…<<< diye sözlerine devam eden Başkan Markuz, birkaç defa tekrarlayarak;
>>>Meçhul Adam, Meçhul Adam…<<< diye karşılık verdi. Emniyet merkezinde bu tartışmalar sürerken, Maria varmıştı Hans’ın kitapçısına. Hans’a dün gece aldığı kâğıdı göstermek istediğinde Hans, hiç oralı bile olmuyordu. Hala “Kayıp Irk” adlı kitabı okuyordu. Maria tedirgin bir şekilde;
>>> Bana söyler misiniz burada neler oluyor? Dünkü vahşi adam kimdi ve tabi beni kurtaran kişi de…<<< diye sorduğunda, Bay Yazar Hans hala kitabını okuyordu. Bir süre sessiz bekledikten sonra nihayet kitabın bittiğinin işareti olarak, kitabı kapattı ve kendince; “ Kayıp Irk” burada diye karşılık verdi Maria’ya.
Olup bitenlere anlam veremeyen Maria, sorusunu yineleyip, kitabı eline almak için hareket etti. Fakat Hans buna izin vermeyip, masasının üzerinde bulunan sigara paketinden bir dal sigara çıkardı. Gümüş kaplama çakmağıyla sigarasını yaktıktan sonra kitabı eline alıp, aynı çakmakla onu tutuşturdu. Ardından Maria’nın hemen yakınında bulunan metal çöp kutusuna kitabı yanar vaziyette attı. Maria’ya dönüp;
>>> Burası Kayıp Irk’ın son çırpındığı yer. Çırpınışlarının da yakında son bulacağı yer.<<< derken, Maria’nın gözlerinin içine bakıyordu Hans.
Maria, Frankfurt’a geleli yaklaşık üç ay olmuştu. Halkın dilinde “Meçhul Adam” bir efsane olmuştu. Sabah emniyette sabırlar tükenmek üzereydi yine. Artık insanlar ölmekte değildi. Fakat cinayetler artmıştı. Kimseler bilmese haberdar olmasa da bu cinayetlerden, Komiser Antonio, Başkan Markuz ve adamları haberdardı. Diğerleri gibi tabi ki Meçhul Adam da haberdardı. Maria okuduğu kitaplardan sonra Bay Yazar Hans’tan bir ricada bulunmuştu. Hatta büyük bir iddiayla şart koşmuştu. Maria üç gece önce Bay Yazar Hans’a;
>>> Sizin her şeyi bildiğinizi iyi biliyorum. Ya bana “Kayıp Irk’tan” bahsedersiniz ya da “Meçhul Adam’ın” kim olduğundan bahsedersiniz.<<< diye soruyla şart koşmuştu. Bay Hans ise çıkmaza girdiğini anlayınca ona; Kayıp Irk’tan bahsedeceğini söylemişti.
Artık Bay Hans’ın vaat ettiği o gün gelmişti. Bayan Maria, Bay Yazar Hans’ın kitapçısında onu dinliyordu.  Bay Hans, söze 14. Yüzyıl döneminden bahsederek başladı. İstanbul’da nesillerinin son devreleri idam edilmiş bir ırk olan Kayıp Irk’ın asıl sırrı ise Topkapı da saklıydı. Bay Hans birkaç saat süren sohbetten sonra içecek bir şeyler ikram etmek için masasının arkasında duran mini barına doğru ilerlerdi. Saat akşam 22.00’ı gösteriyordu. Birer kadeh kırmızı şaraptan sonra sakin ses tonuyla Bay Hans;
>>> Kayıp ırk aslında insan ırkı değil. Yüzyıllar önce yok edildiği sanılan Vampirlerin ırkıydı. Son nesli ise işte burada, Frankfurt’ta avlanıyor. Son çırpınışları bunlar.<<< diye konuşmasına devam etti. Maria şaşkın bakışlarıyla, Bay Hans’ın sözünü kesip birden;
>>> Peki, Vampirler nasıldır. Özellikleri ne ve neden insanları öldürüyorlar?<<< diye sorduğunda
 Hans dışarıda bir şeylerin ters gittiğini fark etti. Bunu Maria’ya hiç belli etmeden, gayet rahat bir ses tonuyla;
>>> Onlar insanların kanını içerek hayatta kalırlar. Gündüz insan, gece Vampir olurlar. Geceleri ışıkta yaşamaları olanaksızdır. En büyük av vakitleri ise Dolunay vaktidir. Gözleri buz beyazı şekline büründüğünde, dişleri ve parmakları da vahşi bir köpeğinkiler gibidir. Güçleri ise bir vahşi kaplan kadardır. Onları ancak bir gümüş hançer öldürebilir. Tabi birde kafalarını gövdelerinden ayırırsan onları öldürebilirsin. <<< diye anlatıyordu Bay Hans. Maria her şey anladığını başını hafifçe sallayarak belli etmeye çalışıyordu.
Dört gün sonra Komiser Antonio, Belediye Başkanıyla halka bir ziyafet vereceğini anons ettirdi. Ziyafete Bay Hans ve Bayan Maria da gelmişlerdi. Frankfurt’un en önde gelenleri oldukça lüks hazırlanmış bir bölmede, halkın diğer kesimi ise farklı bir bölmede ağırlanıyordu. Saat 18.00’da başlayan ziyafetin sabaha kadar süreceği, ziyafetin başında belirtilmişti. Saatler 00.00’ı, gece yarısını gösterdiğinde Başkan Markuz, Işıkların kapatılmasını emretti. Her yer disko havasını andırıyordu. Halkın pek alışkın olmadığı “Metalica” tarzı müzikler çalınmaya başlandığında, Bay Hans ve Bayan Maria bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkına varmıştı. Işıklar gözleri kamaştırırken Dolunay, demir parmaklıklar ardında göz kırpıyordu. Bir zaman sonra Maria, insanların boyunlarında ısırılmış vaziyette can çekiştiklerini gördü. Hans yanında değildi. Ara ara vampir olduklarını anladığı mahlûkları da görür oldu. Kendisine saldıran bir vampirden kurtulmaya çalışırken Meçhul Adamın onu kurtardığına bir kez daha şahit oldu. Kara elbiseleri ve kara peçesiyle Maria’ya bakıyordu.
Her yer kan gölüne dönmüş, insanların feryadı kulakları tırmalıyordu. Kapılar kapalıydı ve kimseler yardım etmiyordu Meçhul Adam’dan başka. Salonun yukarısında ellerini göğe kaldırmış haykıran Komiser Antonio’yu gördüğünde, değişimin etkilerini de fark etmişti Maria. Vahşi bir vampire dönüşen Komiser Anonio, yüksek sesle;
>>> Kayıp Irkımızın, Büyük neslimizin devamı için bu geceyi bayram ilan ediyorum.<<< diyerek sözü Başkan Markuz’a baraktı. Başkan Markuz, önce berbat bir kahkaha attı. Sonrasında alaycı bir ses tonuyla;
>>> Meçhul Adam, burada olduğunu biliyorum. Artık elimize düştün. Neslimizin en büyük düşmanını bugün yok etmekten onur duyacağız.<<< diyordu. Maria, Hans’ı gördüğünde heyecanla;
>>> Bay Hans<<< diye bağırdı. Hans hızlı adımlarla gözden kaybolduğunda, Maria’yı yakalayan Vampirler onu ellerinden bir yere astılar. Yardımına geleceğinden emin olan Komiser Antonio, adamlarını Hans’ın evine ve kitapçısına gönderdi. Hans yerinde yoktu. Markuz’u bekleyen Komiser Antonio’ya adamları hızlı ve tedirgin hal, tavır içerisinde yaklaşarak;
>>> Efendim. Başkan Markuz, Meçhul Adam’ın gümüş kaplı hançeri ile öldürülmüş.<<< diyince, Komiser Antonio çılgına döndü. Ertesi gün akşama doğruydu. Karanlık henüz çökmüştü. Şehir meydanında Komiser Antonio, Maria’yı haç şeklinde ki bir kazığa astırmış ve Meçhul Adama sesleniyordu. Bölge halkının evlerinden çıkıp meydanda toplanması, gelmeyenlerin ise cezalandırılacağı tekrar tekrar sokaklarda anons ediliyordu. Hem şehir meydanında, hem de kendi yerinde olmayan tek kişi Bay Yazar Hans’tı. Şehir meydanına derin bir sessizlik çöktüğünde, Komiser Antonio’nun adamları kulağına yaklaşarak, sessizce;
>>> Markuz ve diğer ırkdaşlarımızı öldüren gümüş kaplı hançerin tıpkısından Bay Hans’ın evinde de bulduk efendim. <<<diyince, bir süre sessizce bekleyen Komiser Antonio, öfkeyle;
>>> Bay Yazar Meçhul Adam Hans. Ya kendin teslim ol, kızın hayatını kurtar. Ya da onu da senide tarih sahnesinden sileceğim.<<< diye haykırdı. Aniden yakında bulunan emniyet merkezinin havaya uçurulduğunu gördüklerinde Komiser Antonio ve halk hayretler içinde alevleri izlemeye başladılar. Şaşkın bakışlarla hayrete kapılan Antonio’yu adamlarının haykırışları kendisine getirdi. Antonio’nun Adamları;
>>> Bayan Maria yok. Kaçırılmış.<<< diye olabildiğine haykırıyorlardı.
Vücudu kanlara bulanmış Maria, yorgun bedenini karanlık bir sokakta, Meçhul Adam’ın kollarında buldu. Uzaktan gelen çığlık sesleri işitiliyordu etrafta. Maria sessiz bir ses tonuyla;
>>> Kimsin sen?<<< diye sordu. Meçhul Adam hafifçe yere diz çöktü. Maria’yı kaldırımın kenarına yavaşça bıraktı ve hafif adımlarla uzaklaşmaya başladı. Hiçbir şey söylemeyen Meçhul Adam’ın ardından sadece bakıyordu Maria. O uzaklaştıkça ardında onu takip eden kan izleri görünce, onun yaralandığını anlamıştı Maria. Meçhul Adam gözden kaybolduktan bir süre sonra, kendisini toparlayıp evine varan Maria, ertesi sabah evinin kapısında bir mektup buldu. Mektupta; “ Kayıp Irk bu topraklarda hüküm sürüyor. Onlardan korunmak için gümüş takılar tak. Siyah ve kırmızı renklerde elbiseler giyin ve ardından şehri terk et. Meçkul Adam Hans” yazıyordu.

Değerlendirme: 5.0/2
Sayaç: 1764/2437 | Ekleyen: jungnet | Etiket: kayıp ırk, Meçhul Adam Kayıp Irk, Vampir Geschichte
Toplam Görüş: 0
avatar