Der Mensch Adem - Beni Âdem – İnsan

Dieser Artikel ist ganz besonders. Ich habe den Mensch, Nefs, Geist und Körper und auch den Kreativ erklärt. 
 
ادم
İnsan, beşerin en yücesi ve diğer mahlûkların en üstünü olan varlıktır. İnsan dünyevi bakış açılarının ötesinde bir varlık suretine sahiptir. Önce ruh bahşedildi. Ardından nefis ve büyük nizam ve intizam içinde yaratılan dünyayı emrine verip, bedene büründürüldü. Bedenin yalnızlığını gölgesiyle telafi eden insan, bizlerin tabir ettiği gibi cesetten ibaret bir sıradanlaşmış varlık değildir.

İnsan üç hale sahip olup, ebediyete kadar onları korumak ve beslemekle hükümlü bir efendidir. Zamanı geldikçe de onları asıl sahibi olan yüce yaratıcı Allah’a (c.c.) teslim edecektir.  Bu üç hal; “Ruh, Nefis ve Bedendir.” Ruh ve Nefsi beslemek için bahşedilen bedeni kullanmaktadır. Nefsini dünyevi ve nurani arzularıyla tatmin etmeli, ruhunu ise ibadet, düşünmek ve haz almakla beslemelidir. Beden bunların aracı ve maddesel halidir. İşte bunların tümüne hükmeden, hâkim olan ise efendiliklerini yapan akli fıtrat, yani insandır.

           İnsan olarak adlandırdığımız varlık, nurani, ışınsal, gölgesel yahut farklı bir surette bir dalga misalidir. İnsan diğer varlıkların âlemine geçmeye de kadirdir. Cinlerin yahut diğerlerinin âlemine gark olabildiği gibi o âlemlerde de boy gösterebilmektedir. İnsan irade-i kudriye sıfatıyla birçok güce ve yeteneğe sahiptir. Dilediği gibi zamandan ve mekândan kendisini arındırabilmektedir. Bedenle yaşadığı âlem, insanların âlemidir. Bedeni bırakıp ruhuyla, ruhlar âlemine yahut ruhu bırakıp, akli benliği ile cinlerin, diğerlerinin âlemine geçebilir. Fakat bensel halin dışında hal alanlar, insanların âleminde yani bedenin hüküm sürdüğü âlemde görünmez ve fark edilmez bir hal alırlar. Çünkü bedene sahiplerin bir yoğunluğu ve kütleleri söz konusudur. Fakat bir ruhun, nefsin ya da akli insanın yoğunluğu bedene göre daha az hattı dok denilebilir.
İnsanın insanlarla temasa geçip, iletişim kurması için bedene ihtiyacı vardır. Ölen bir insan bedeni terk edip, ruhlar âlemine geçmiştir. Bu hal üzere insanlarla (bedene sahip olanlar) münasebet kuramaz. Artık etkileyebileceği ve yoğunluğunca bileneceği âlem ruhlar âlemidir.  Ruhların alemine yada bedensel aleme cinler ve melekler gibi diğer varlıklarda geçer lakin onlarda bedensel alem varlıklarınca görünmezler ve fark edilmezler. Mevcut alemden farklı aleme geçenler o alemdekileri görür, bilir, fark eder fakat onlarla asla temas kuramazlar. Bir ruhun bedensel hayattakiyle teması için beden halini, bir cinin ruh âlemine teması için ruh halini alması gerekir.  Peygamberlere gelen melekler bile insan suretine bürünmüş, beden içerisinde onlara görünmüşlerdir. Aksi takdirde bedensen bir varlık, beden gözüyle nurani bir varlığı görmesi, onunla teması mümkün değildir.
Şeytan farklı bir varlık olmayıp, iman etmeyen cinlerdendir. Onlar insanlarla temas edemez ve insanlarca (bedende bulunan) fark edilip, görülmezler. Fakat şeytanlar sözlerle, insanların bedensel, ruhsal ve nefissel yaydıkları radyasyonlar, ışınlar ve dalgalar vasıtasıyla onlarla iletişim kurmaya çalışırlar. Temasları söz konusu olmayıp, sözlerle etkilemeye çalışırlar. Bir şeytan bir insanı o istemedikçe bir ortama zorla sokamaz.

Tasavvuf ehli insanlar, bedenden arınıp, nefislerini ve ruhlarını bedende bırakarak onların aslı olan, ebedi hayata geçecek olan aklı insan vasfı ile farklı alemlere geçerler, bilinmeyeni bilirler, görünmeyeni görürler ve olması imkansızların olmasını sağlayabilirler. Hz Veysel Karani, peygamberimiz Hz. Muhammet (sav) Medine iken, onunla yemenden görüşebilmiştir. Niceleri vardır. Bedenle dünyada var olmadan, bendi ile nicelerine selam vermiş, niceleriyle görüşmüştür.
İnsanlara akıllarının nerede olduğu sorulabilir mi? Sorulsa da yerini eliyle gösterebilecek bir insan var mı? İnsanda mevcut bedene has beyin, akılla karıştırılmaktadır. Beyin bir araçtır. Aklı kullanmak için. Beyni gelişmeyenler, sonsuz kudrete ve yeteneğe has akıllarını tam anlamıyla kullanamazlar. Ruh düşünmez, akletmez. Nefis düşünmez, akletmez.
Ruh: Ruh alçak gönüllüdür. Ne versen razı, neyini alsan razıdır. Her şeyini alsan, varlığıyla şükreder.
Nefis: Tamamen istemeye, arzulamaya tabi olan bir surettir. Ne versen dahasını ister. İyi yahut kütü her şeyin iyisini ister. Namazda fazla ister, yemekte fazla ister. Yahut şeytan denen iblis, nefsimizin bu zaafını kullanmaya çalışır ve onun faydalı arzularına engel olup, kötü arzulara girmesini sağlar. Nefis düşman değildir. O bizim bir parçamız, Allah’ın emanetidir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur;

Nefsinize zulmetmeyiniz.

Demek ki onun isteklerine engel olmayacağız. Ne isterse verecek miyiz?
Onu önce eğiteceğiz. Zamanı, mekânı bildireceğiz, Yeri ve zamanı iyi öğretip, ona göre arzularını yerine getireceğiz. Yemek ister o, yedireceğiz. Evlenmek, cinsel hayat yaşamak ister o, İslami ölçülerde bu arzusunu yerine getireceğiz, Eğlenmek, zevk almak ister o, onları da ölçüleriyle yapacağız.
Bu durumda insan bedensel bir ceset, nurani bir ruh, cini bir nefis ya da bir sıradanlaşmış varlık değildir. İnsan Allahın lütfuyle topraktan yaratılan nurani bir varlıktır ve en üstünüdür. Nuranidir zira Allah (c.c.) nurunu insana üflemiştir.  
Bunun kanıtı Kur’an da belirtildiği gibi berzah âlemi vardır ve bedenden ayrılan ruhlar kıyamete kadar o âlemde yaşamaktadır. Kıyamette Azrail (a.s) tüm ruhların canını alacak ve en son kendisinin canını alacaktır. İşte o an Allah diyecektir ki; Var mı benden başka bir hâkim.
İnsan iradeli varlıktır. Cinler de insanlar gibi iradesi olan varlıklardır. İrademizle istediğimizi yaparız. Kimisi nefsini, bedenini besler ruhunu aç bırakır. Kimisi ruhunu besler, nefsine zulmeder. Kimisi Ruhundan ve bedeninden geçip, nefsinin esiri olur. Allah bunların tümünü yasak kılmıştır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur;

“Hiç ölmeyecek gibi dünya ya, yarın ölecekmiş gibi ahrete çalışınız.”

Demek ki hem nefsimize, hem ruhumuza hem de bedenimize adil bir efendi olmak yaraşır insanoğluna.
İnsan Güç ve İrade Sahibidir: Aynı anda onları yapmaya gücü yeten ve aynı anda istediklerini gerçekleştirebilen en üstün varlıktır. Beden içinde sınırları yettiğince yapabileceklerini sıralayalım. Ruhuyla yine aynı anda yapabileceklerini sıralayalım. Nefsi ile yapacaklarını ve de aklıyla (bendi) yapabileceklerini sıralayalım.
Bedende: Kitap okuyor, müzik dinliyor, çevreyi algılıyor, hayal kuruyor, düşünüyor.
Ruh: Farklı algılara giriyor, hayaller alemine, ruhlar elemine dalıyor, geçmişe yolculuk yapıyor.
Nefsi: zevklere odaklanıyor, an içinde arzular kuruyor, an içinde zevk duyuyor.
Aklı: Tümüyle konuşuyor, mahkeme ortamındaymışçasına karar veriyor, nefsi ile ruhu ve hayalindekilerle konuşabiliyor.
Bunların tümünü bir insan saniyeler içerisinde aynı zaman diliminde gerçekleştirebilmektedir.

            İnsan bir efendi, hükümdar, doktor, çoban, asker, köle, lider yada bir aciz kurban ve sanatkardır…
Hükümdardır. Nefsine, ruhuna ve bedenine hükmeder.
Köledir. Kimi zaman nefsinin, kimi zaman ruhunun, kimi zaman bedeninin himayesi altına girer ve kölesi olur.
Çobandır. Ruhunu da, nefsini de, bedenini de güder, kontrol eder ve bakımlarını yapar.
Liderdir. Onlara emreder, onları himaye eder ve onların öncülüğünü yapar.
Hâkimdir. Aralarında ki sorunlara ya da farklı dışarıdan kaynaklanan sorunlara karşı kararlar verir.
Doktordur. Onların dertlerine ve hastalıklarına şifa verir, şifa olur.
Allahın en büyük sanatı insandır. Akli insan dediğimiz varlık. Beyin mi? Hayır beyin bir araçtır. En zeki, en akıllı insanın beynini bir başkasına versek aynı olur mu? İmkânsız. Ya da insan beynini hayvana taksan aynı olur mu? Olmaz. Hayvanlar sadece nefisleri olan bedeni, cesetsel varlıklardır. Arzularlar ve hep isterler. Doyunca başkasını isterler. Yani yemek yer doyar sonra su içer. Ardından gider yatar ve uyur.

            İnsan kudret sahibi olduğu gibi oldukça da acizdir. Bedenine tam hükmedemez. Kalbini, ciğerini ya da kan akışını kontrol edemez. Ruhuna ve nefsine de tam hükmedemez. Her şeyi ile acizliği malumdur. Geleceği ve son hali meçhuldür. Allah’a mecbur ve mahkûmdur.

İnsan özgür müdür? 
Zamana, mekâna bağlı olan ruh, beden, nefis oldukça insan ne kadar özgür olabilir? Zamana ve mekâna mahkûm olan hiçbir varlık özgür değildir. 

Değerlendirme: 5.0/2
Sayaç: 1701 | Ekleyen: jungnet | Etiket: Ist der Mensch frei?, Pysikologie, Die Menschen, eve, Pholosophie, İnsan, Mensch, Beni adem
Toplam Görüş: 0
avatar