Kızıl bir gökyüzü hayal edin. Onun içinden parıldayan yıldızları ve karanlık gökkuşağını. İşte bunun altında bir kubbe var ve ben oradan sizlere bu satırları yazıyorum. Size tüm kalıp ve yaptırımlardan uzan zamanı olmayan bir esnada tüm bu olup bitenleri anlatıyorum. Ben, bu yapıtın yaratıcısı, sanatın sanatkarıyım. Şu anda hangi evren, alem veya boyuttan bu anlattıklarıma kulak verdiğinizi bilmeden tüm olup biteni ve hakikati sizlerle paylaşacağım.
Karanlık ama çok karanlık bir gündüz vaktiydi. Kendi yolunda giden bir güvercin ile gök yüzünde karşılaşmıştı. O bir kartal veya leylek değildi. Modern teknoloji çağından kalma bir uçak, dron veya hayal edebileceğiniz başka bir şey de değildi. O içerisinde ruh, nefis ve zümreyi taşıyan; hem insan, hem hayvan hem de bir ruh olan bir varlıktı. Tarifi olanaksız, kavranması imkansız bir varlık zümresiydi. Aslında tüm yaratılanların özünde olduğu gibi, o da yalnızca sıradan bir varlık zümresiydi.
Her şey o vakti seherde güvercinle karşılaşmadan önce veya tam zamanlı başlamıştı. Kimi alemde yüzyıllar evvel, vakti an olan zaman boyutunda kısa süre önce, bir evrende hemen şimdi, başka evrende ise uzun bir zaman önce olmuştu. Ama olan o karşılaşmadan hemen önce olmuştu.
Dünyaya geleli çok uzun zaman olmuştu. Güneşin doğuş ve batışını 24 saat olarak hesapladıkları, kendi içinde bucaksız ve zamansız farklı evren, yaşam ve alemlerin de var olduğu dünya hayatında uzun yıllar geçiyordu. Evet, anlatmak istediğim asıl şey şu ki, bahsi geçen bu varlık o zamanlar dünya hayatının içerisinde idi. Zamanla yaratıcısı ona özellikler yükleyip, ayrıcalık tanıdı. Ancak bir zaman sonra yine kendinden geçen bu varlık, zümre halinde yaşamın şifresini çözdü ve ölümsüz bir biçimde yaşamaya devam etti. Gerçek diye bir şeyin olmadığı bir gerçeklik içerisinde yaşamın tadını çıkarıyordu. Ta ki, o eşsiz ilmine rağmen bilmediği bir şeyi keşfedene kadar…
Tüm bu olanları araştırmadan ve hiç bir kitap okuyup, incelemeden anlattım. Ne bir kimseye anlattım ne de sorup öğrendim. Sadece o an onunla yaptığım sohbetten sonra gördüğüm rüyaya istinaden tüm bu olanları anlattım. Okuyup, araştırma veya kimseye bahsedip sormak istemedim. Çünkü bu durumda zihnimi etkileyebilirdi. Okuduğum bir kitap beni yönlendirebilir, soruma yanıt veren kişi söyleyeceğim şeyleri etkileyebilirdi. Ama bu olmamalıydı. Özgün ve tamamen bana ait olmalıydı. Ancak bu şekilde gerçekliğimi oluşturabilir ve bu gerçekliği sizlere anlatabilirdim. Olasılık ve rastgelelik durumundan soylanamayacağımı biliyorum ama başka çarem yok. Bana ne olur kızmayın. Dediğim gibi, zamansız bir evrenden çok kısa sürem kaldığı bir esnada bunları yazdım. Zihnim ve durumum çok karışık. Şuanda sizlerin yaşamakta olduğu gerçeklik gerçek değil. Bunu dememi beklemiyorsunuz ama bu gerçek ve sizden hemen anlamanızı da beklemiyorum. Sadece iki şeyi iyi bilmenizi istiyorum. Biri şuanda yaşadığınızı sandığınız hayatın aslında bir yalan, kurmaca, simülasyon olabileceği ve ikincisi de bunun da paralel bir evren gerçekliği ile örtüşerek kendi yalan gerçekliğini oluşturuyor olmasıdır. Yani şuan bu satırları okuduğunuz alem her nere olursa olsun gerçek değil. Dünyada insanların aleminde misiniz? Rüyada veya uzay üçgeni aleminde mi? Dünyadan göçmeyi başarmış ruhlar aleminde mi? Fark etmez hepsi zaten gerçek dışı. Ama her nedense biz varlıklar yalan olmasından rahatsızlık duyuyor ve uygun gördüğümüz bir alemi kendi gerçekliğimiz olarak kabul ediyoruz.
Siz yaşadığınız dünyanın gerçek olduğunu savunuyor olabilirsiniz. Ama bir başkası etrafında ölüleri gördüğünü veya ağaçların konuşup, göz kırptığını söyleyebilir ve bu alemin gerçek olduğunu savunabilir. Sizin de, onunda bahsettikleri doğru. Katkısız ve yalansız doğrudur. Fakat bunların hiç biri gerçek değildir. Koca bir simülasyon içerisindeyiz ve kendi gerçekliğimizi kurmuş durumdayız.
Bu simülasyonu yapan bir veya birileri var. Onların bulunduğu hayat da gerçek değil. Bizlerden çok farklı bir boyutta ve mantıktalar. Zaman yok, mekan yok. Böyle bir alemdeler ve bizim şuan bulunduğumuz simülasyonu kurdular. Ama onların üzerinde ise bir tek alem var ki, o da gerçek değil. Bir yer yok ama bir kişi var. İşte o kişi mekan, zaman her şeyden uzak olan bir kişi. İşte asıl hakikat o’dur.
***
Birden uçuyordum ve bir güvercinle karşılaştım. Etrafı seyrederken ben, o ise telaşlı ve tedirgin bir halde idi. Aynı zamanı yaşamamıza rağmen onun vakti çok kısaydı. Bana göre adeta ağır çekimde gibiydi ama onun açısından ise sonsuz bir ışık hızında dalga gibiydi zaman. Bir de rüzgarın yaşadığı bir zaman vardı. O daha bir başka idi. Öyle bir zaman ki, sonsuz görünen ve çok kısacık bir an içinde sürekli aynı döngüyü yaşayan bir zaman dilimi gibiydi. Bunları ve daha fazlasını şuan bulunduğum boyut, zaman ve aleme göre değerlendirirsen çok ama çok uzun yıllar içerisinde öğrenebilmiştim. Ama bir başka boyut, zaman ve aleme göre değerlendirecek de olursan daha demin, bir lahzadan daha kısa süre içerisinde öğrenip, fark ettim.
Güvercini bir yırtıcı kovalıyordu. Ben ise o an bir rüzgar idim. Onun kanatlarındaki bir tüyün hareketi kadar kısa süre içinde aynı zamanda bir kuş ve donmuş bir kar tanesi idim. Sonra bir insan, sonra ise bir taş, sonra ışık ve sonrası olmadan eş zamanlı başka başka şeyler… bu böyle uzayıp gitti. Öyle ki bir seferinde bir alemde savaşa katılmıştım ve aylarca sürmüştü. Geçişe geldiğimde güvercinin sadece bir kanadı çeyrek ölçüde aşağı inmiş ve henüz kapanmamıştı. Ama bir defasında göz açıp kapatmak kadar kısa bir gökle gördüm. Sonra geçişe geldim. Ama güvercin yüzlerce kez kanat çırpmış ve bir hayli uzaklara uçmuştu. Rüzgar ise kendi zaman diliminde binlerce kez döngüsünü tamamlamış ve farklı boyuta geçmişti. Bunlar zihnimi yakıp, beni deli divaneye döndürürken bir de ne olsun; ne göreyim. Benden binlerce varmış. Paralel olarak benim yaptıklarımın bir sonucu olarak farklı evrenler ve bu evrenlerde yine bahsettiğim alemler, zamanlar oluşuyordu. İlginç olanı ise yapmadığım, düşündüklerim de yine oluşturuyordu. Hatta olasılıklar bile bu denli sonsuz paralel evren döngüsünü devam ettiriyordu. Ben, bu simülasyonda sıradan bir varlık mıyım, diye düşünürken, şimdi hangi ben aslında gerçek benim diye düşünüyorum.
Bu arada beni tanıyacaksınız. Her alemde farklı benim. Bir yerde kurt iken, diğer bir alemde rüzgar veya kar tanesiyim. Bir başkasında insan, bir başkasında ruhum. ayrıca bazen bir ceylanın yediği ot parçası, başka bir yerde insanların yediği bir ceylanım. Bir yerde doktor, bir yerde çöpçülük yapıyorum. Bir zamanda modern çağı yaşarken, farklı bir zamanda henüz yeni tekerleği keşfedebildim. Nasıl olduğunu bilmiyorum, pek de kontrol edemiyorum. Çoğu kez istediğim şekilde geçiş yapabiliyor ve etkileşimde bulunabiliyorum ama bazen vurgun gibi bir şey oluyor. Ne olduğunu bilemiyorum ve an içinde boyutlarım, zaman ve evrenim değişiyor. Bir yerde öldüren iken, başka bir yerde ölen kişi oluyorum ama ölüm beni öldürmüyor. Ben yine yaşamaya, başka boyut ve alemde var olmaya devam ediyorum. O denli anlamsız görünen mantık içerisinde bir karmaşa yaşıyorum işte.
Anlatması çok zor. Bu anlattıklarıma da müsaade ediyor olması ilginç. Ayrıca kime yazığım veya anlattığım da çok garip. Ben yazıyorum, ben okuyorum. Evet. Yazdığım bir şeyi yine ben farklı zaman ve boyutlarda ben okuyorum. Dünyada milyarlarca insan yok. yüzlerce yıldız da yok. Her şeyden sadece bir tane var. Diğerleri onun yansıması gibi bize görünüyor.
Havada kar tanesi yere düşüp su oluyor. İşte bu bir atom ve hep aynı atom. Kısacası yaratan kişi bir tane, yaratılan da bir tane ve tabi gerçek yok. Gerçekte yaratılanda yok. Biri ölüyorsa öldüren de benim o ölende. Ölüm sonrası hayatta yaşayan da benim, daha doğmak üzere olan varlıkta benim. Rüya gören, rüyada farklı yaşayan ve bu alemde farklı yaşayan da benim. Benim gerçekliğimde etrafımdaki var olan şeyler var. Senin gerçekliğinde olmayabilir. Yani şuan gördüklerim, duyduklarım ve hissettiklerim gerçek değil ve ben bir taneyim. Annem, ailem, arabam, evim işim hepsi benim gerçekliğimde ve aslında hepsi benim. ben bir atom parçasıyım ve farklı zaman dilimlerinde farklı boyutlarda oluşum gösteriyorum.
Çok garip değil mi? Benim gerçekliğimde bunları okuyan kişilerin zihni de benim zihnim gibi, bunları kabullenemiyor. İnanmak istemiyor. Çünkü gerçekliğimi kendim kuruyorum ve gerçek olmasını arzuluyorum. Yalan olmasını istemiyorum. Ama ne yazık ki, gerçek kabul edip, öyle inanmak hakikat olduğu anlamına gelmiyor.
Can sıkıcı olanı ise her boyut ve alemde bir diğerinden bir haber olmam. İnsan iken kurt oluşumu, yaşıyorken, öldüğüm anı unutuyor veya bilmiyor olmam gibi. Rüyaların başlangıcını hiç hatırlamayız. Gerçek değildir. Aslında şuan yaşanan hayatında başlangıcını hatırlamıyoruz. Bebektik büyüdük. Bu kadar mı? en erken 4 - 5 yaşlarımıza kadar hatırlarız. Öncesini hatırlamayız, dünyaya nasıl geldik, nasıl bir evreden geçtik, doğum nasıldı vb. Tıpkı rüyalar gibi, nasıl uykuya daldığımızı, rüyaya nasıl başladığımızı bilmez ve hatırlamayız. Olayın ortasında başlar ve hayat devam eder. Ölünce veya anlık bir şey olunca kendimize geliriz. Ama kendimize geldiğimiz bu hayatta aslında gerçek değildir. Ölüm ile kendimize geliriz. Ölünce de farklı bir alemde yaşama devam ederiz. Burada da farklı boyutlar vardır. Bir yerde yaşarken, aynı zamanda yine biz bir yerde doğarız ve aynı zamanlı bir kar tanesi olarak toprağa düşeriz. Bir elma olarak ağaçta biter, bir insanın midesine ineriz. onu indiren insan da biziz aslında. O insanın midesi de biziz, sindirim ve boşaltımı yaparak o insanı kurtaran da.
Bir yaratıcı var eder ona taparız. O aslında biziz, yaratan da yaratılanda. Hayal gücümüzü kullanırız ama o da bizim her alem ve boyuttaki farklılığımızdır. Bu dünyada beyin kısıtlıdır. Yapabilecekleri de kısıtlıdır. Bir kurt halinde iken beyin yemekten başka bir şey düşünmez. Bir ruh iken ise yemeği asla düşünmez. Cinler, melekler, taşlar, sular, insanlar, periler, ruhlar, vampir veya canavarla fark etmez hepsi birdir ve aslında hepsi yine aynı benim halimdir.
Bir tek atom var ve farklı zaman ve boyutlarda, alem ve evrenlerde farklı durumlarda ilerlemekte, paralel evren eş değerinde yansımalar yaratmaktadır.
"Gerçeklik" başlıklı bu blog yazısı, "17.03.2018" tarihinde "Dünya, İstanbul-Türkiye" konumunda yazıldı. Bu blog yazısı yazılırken hava durumu dereceydi ve döviz kuru da şeklindeydi.
Yazım günü gelişen olaylar: ""
|
Toplam Görüş: 0 | |