01:50
Dil Anlayışı
Ben senin yolunda ölmezem gayrı. Ruhiyatta gönlüm şiardır.
Dilim, seni dilim dilim olasın.

Bilindiği gibi her dönem birçok dil konusunda tartışma ve "sorun" diye nitendirilen birtakım gelişmeler olmuştur. 150 yıl önce yazım, Osmanlı harflerinin okunabilirliği sorun olarak görülürken, akabinde Latin harflerine geçilmiş ve büyük bir kelime haznesi silinmiştir. O dönemlerden sonra da bu konu sorun olarak gündeme oturmuştur. Günümüzde ise yabancı dillerin dilimizdeki etkileri ve yozlaşan dil konuları sorun edilmektedir. Her neslin kendi döneminde bir takım dilsel sorunları olacaktır. Günümüzün büyük sorunu, gelecek kuşaklar için önemsiz ve hatta benimsenmiş bir hal dahi olabilir. Bu görüş çerçevesinde günümüz Türkçesine bakılacak olursa birçok açıdan sorun yaşadığı görülebilir.

Arapça ve Farsçanın etkisinden tam çıkamamış, günümüzde Fransızca ve İngilizce sözcüklerin işgaline uğramış bir dil gibi göze çarpar. Bu husularla birlikte dili kullananlar arasında da bir takım fikir ayrılıkları görülür. Kimisi "Özgün Dil" nidasıyla %100 Öztürkçe sözcükleri benimsemeyi önerirken, kimi de Osmanlı Türkçesinin büyük bir köklü zenginlik içerdiğini savunarak bu dilin önemsenmesi gerektiğini savunur. Bazı kesimler ise daha batıcı yaklaşımla özenti bir hale bürünmüş, Türkçesi var olsa dahi yabancı sözcük kullanmayı ilke edinmiştir. Bazı camialar ise TDK ilkelerine sadık kamayı tercih eder. Ama iki kesim var ki bunlar bu görüşlerden ayrıdır. Birinci kesim hiçbirine önem vermez. Türkçeye de gerekli değeri vermeden öylesine uydurukça bir lisan kullanır. Diğer kesim ise ne özünden, ne kökünden, ne de şuanki durumdan kaçamamaktadır. Bu yüzden günümüze değin kullanılmış, dile girmiş ve özümsenmiş her tür yapı ve sözcüğü artık kabul etmeyi, bunların Türkçe için zenginlik olduğunu ifade eder. Osmanlıca bir yapı ile, batıdan girmiş bir bilim terimini bir çatı altında Öztürkçe lisanında anlatmayı başarabileceklerine inanırlar ki, doğru ve gerçekten faydalı bir zenginlik sunmaktadır. 

İşte ben de bu camia içerisinde olmayı tercih ettim. 111 Bin sözcüklü Öztürkçeyi ve 540 bin sözcüklü günümüz Türkçesini kısırlaştırma olarak görüyorum. Çünkü dili konuşanlar biziz. Dili dil yapan biz, bizi biz yapan da dildir. Bizler batı kökenli Türkçeleşen yapı ve sözcükleri, tarihi köksalmış ve adeta Türk lisanından olmuş Arapça ve Farsça sözcük/yapıları, günümüz bilmiyle gelişen sözcükleri, Türkçenin sürekli gelişip türeyen kelimelerini, 600 yıl hakimiyet kurmuş Osmanlı Türkçesinin kelime ve yapı haznesini, Anadolu'nun bütün halklarınca konuşulan ağız ve şivelerini bu dilin bir parçası görüyorum. Et tırnaktan ayrılmaz. Ayırlmaya, kısırlaştırmaya kalkışmak zulmetmek ve yılgı işidir. 

Bu bütün içerisinde dili değerlendirmeliyiz. Bu durumda 1 Milyonu aşkın sözcük hazinesiyle geniş sahada ifade gücüne sahip bir lisan kullanmak, insanın her açıdan özgün kalmasını sağlamaz mı? 

"Halimiz nicedir ki, susayan şu sinelere bir buse dokunsun."

Evet, birçokları anlamayacaktır, diye düşünülebilir. Ama bu fikir ve kesimlerin lisanı da anlaşılamaz değil mi? Öztürkçe birçok sözcük halk tarafından anlaşılamıyor. Bu sorunu, kullanımla aşmam mümkündür. Bütünsel dili kullanmak, sorunu çözecektir. Bu konuya ilişkin dikkat edilmesi gereken en önemli unsur sonradan gelecek yabancı sözcüklerin durumudur. Dil zengin ve kendince üretebilir haldedir. Üretmeyi tercih etmeli, Türkçesi veya Türkçede kullanılan sözcüğü varken, yabancı yeni sözcüğü almamalıyız. 
Ben senin yolunda ölmezem gayrı. Ruhiyatta gönlüm şiardır. Bilgisunarda ve betikte böyle bir lisan gördüm. Acun şahit gözümüz yolda kaldı. Ah ben de abdal olsaydım. Dervişane bir hal takılsaydım. Yazgımı kendim yazabilseydim de sonra gidip bir âbrâhta çimebilseydim. Acemistan ovasında gözlerime ahu düşen, gönlüme nar olan kızı görseydim ah keşke. İşte o zaman kah yanardım kah abazıdan kaçardım. İvecen bir tarzla kendime gelirdim işte o an heral. 
İşte böyle bir lisanda özgür kılmak ve kendimce kutsamak istiyorum yazılarımı. Yüreğime inen ivmeyi ifade edebilmek istiyorum ki, bu dilimin bütün zenginliği ve benliği ile mümkündür. 
"Dil Anlayışı" başlıklı bu blog yazısı, "10.05.2018" tarihinde "İstanbul" konumunda yazıldı. Bu blog yazısı yazılırken hava durumu Bilinmiyor. dereceydi ve döviz kuru da Bilinmiyor. şeklindeydi.
Yazım günü gelişen olaylar: "Bilinmiyor."
Kategori: Gelişi Güzel | Okunma: 1097 | Ekleyen: jungnet | Etiket: Dil Anlayışı | Değerlendirme: 5.0/1
Toplam Görüş: 0
avatar